Çin’in en sevilen yazarlarından olan ve 2012’de Nobel Ödülü’ne değer katan Mo Yan’ın kendi hayatından kesitlerden yol aldığı “Değişim” kitabı Erdem Kurtuldu çevirisiyle Can Yayınları’ndan yayımlandı. Güzel Türkçesinin kitaba katkısı hissedilen Erdem Kurtuldu’nun ayrıca YKY’nin Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nden birkaç yıl önce çıkmış olan “Klasik Çin Şiirinden Seçmeler” çalışması da meraklısına hararetle önerilir.
Bir yokmuş bir var. Bu yazı bir şiir festivaline selam yazısı olduğu kadar, “hiç yoktan bir var”ın da hikâyesi. Hem davetli şair olarak bulunmaktan hem de yabancı şairler küratörlüğü desteği vermekten her zaman sevinç ve onur duyacağım bir festival oldu 18. İskele-KIBATEK Uluslararası Şiir Buluşması. Gelenler de ağırlayanlar da ayrı zenginliklerle katkıda bulundular. Şiir, ne güzelsin.
Henüz okumamış olan okura duyurulur. Küçük Prens kitabıyla bildiğiniz Antoine de Saint-Exupéry’i Gece Uçuşu kitabıyla da sevebilme ihtimaliniz oldukça yüksek. 1931 yılında Femina Ödülü’nü alan, 1939 yılında sinemaya uyarlanan Gece Uçuşu, Antoine de Saint-Exupéry’nin yaşamından da izler taşırken, edebi değeri yüksek bir serüven vaat ediyor.
Filiz Ali’nin, müzik mesleğinin çilesini hiç şikâyet etmeden çekenlere, müzik aşkını tüm diğer aşkların üstünde tutanlara armağandır dediği “Müzisyen Portreleri”ne, okur ve müzikseverler de “kaynakça” ya da “ansiklopedi” gözüyle bakabilir. Üstelik bu kitabı okuma süreci sevinçli bir deneyim de vaat ediyor.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün anlam ve önemine ithafen, Virginia Woolf, Leyla Erbil, Anne Sexton başta olmak üzere tüm kadın yazarlara selamı ve teşekkürü borç biliyoruz.
Fotoğraf insanı olduğu kadar düşünür de olan John Berger’in en önemsenen metinlerinden birinin başlığını taşıyan “Bir Fotoğrafı Anlamak” zengin derlenmiş görsel ve içeriğiyle entelektüel doygunluğu yüksek bir okuma vaat ediyor. Berger’in öykü anlatmayı seven tarzı ise bir çokluk. Kim öykü okumayı ve/veya dinlemeyi sevmez ki?..
Anna Karenina kendini trenin altına atmasaydı… Don Kişot yel değirmenlerine savaş açmasaydı… Hamlet, Hayalet ile hiç karşılaşmasaydı... Çalıkuşu, Kamuran’ı sevmeseydi… Pinokyo tahtadan değil de demirden olsaydı… Heidi dağlarda hiç koşmasaydı… Cyrano yakışıklı bir adam olsaydı… Neler olurdu?.. Ya da neler neler olmazdı…
Nasıl Hamlet sevip defalarca okuyan izleyen okurlar sanatseverler, defalarca yorumlayan sanatçılar varsa, Vertigo’yu defalarca izleyip hakkında yazılan kitapları toplayan sayısı oldukça fazla “Vertigosever” var. Alfa Yayıncılık’tan çıkan Vertigo kitabının yazarı Charles Barr da San Francisco’daki “Vertigo Tur”a katıldıktan sonra bu kitabı yazmaya daha çok cesaret bulmuş.
Yazarın tümceleri gidiyor geliyor sağa dönüyor yukarıdan iniyor soldan çıkıyor enlemesine uzanıyor boyuna kısalıyor, metin suya dökülen mürekkep gibi okurluk dimağımızın içine hızlıca ama usul usul yayılıyor. Evet, ezberimiz bozuluyor.
Mutlu olmadan ölmek korkusuyla, boşa harcamak istemediğimiz ömrün telaşına kapılmış, mutluluk nerede, hani, hangisi diye koşuşturuyoruz. Oysa varılacak yer değildir mutluluk, yolun kendisidir, haldir.
Ölü Ozanlar Derneği’ni okudunuz mu? Vladimir Dudintsev’in Bir Yılbaşı Öyküsü’ndeki Baykuş ne der bilmek ister misiniz? Cyrano de Bergerac ile Ay’a gitmek?.. Carpe diem, dedik, kitaplar ile yılbaşının, yeni yılın imlediği umudun, dileğin izini sürdük. Okuyun, okuduysanız yeniden okuyun.
Vincent van Gogh’u sevip de Sevgilim Londra kitabının davet ettiği gezintiye çıkmayı istemeyecek okur yoktur sanırım. Londra’ya ilk kez gidecek olanlar için farklı bir rehber olabilecek Sevgilim Londra, Londraseverler için de kenti yeni bir gözle bakıp dolaşmak için özgün bir olanak.