Geriye bıraktığı müze kataloğu vasıtasıyla SALT Galata’daki “Boş Alanlar” sergisinde tanıdığımız Prof. Manissadjian, bir yandan dini ama son kertede modern dünya kurgusuyla doğrudan ilintili bir inancın; Protestanlığın, dünyaya yönelik misyonlarını ama diğer yandan da kendi kişisel ve biricik ilgilerini, tutkusunu bize gösteriyor.
Ayşe Gül Süter’in bir sanatçı olarak ilgisi ve uğraşı, asırlar öncesi bir gözlemci-zanaatçı-sanatçınınkine ya da uzak kıtaların keşfedildiği dönemde okyanusta bir adanın tüm endemik bitkilerini resmeden bir sanatçıya ne kadar da yakınlaşıyor.
Namık İsmail, Ahmet Haşim’i şiiri gibi ve onun şiirinden yola çıkarak resmetmiştir. Tıpkı Édouard Vuillard’ın Pierre Bonnard’ı kendi renkleri ile resmetmesi gibi. İki sanatçının arkadaş portreleri ve imge üzerine düşünceler.
Görünürlüğünün ve üzerine yapılan araştırmaların çok sınırlı olduğu Türkiye sanat tarihi belleği, Pera Müzesi’nde açılan “Üryan-Çıplak-Nü” gibi sergiler ile gün yüzüne çıkıyor. Bu tür sergiler MSGSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin açılmasıyla artacak; sanatçılara yakından ve uzaktan bakan yeni okumalar yapılabilecek.