Dolores Reyes’ın Buenos Aires varoşlarında yaşayan isimsiz bir kızın toprağın gizlediği ürpertici sırları çözerken bir yandan da kendi kaderini çizmesinin hikâyesini anlattığı Toprakyiyen üzerine bir yazı.
Çağdaş Norveç edebiyatının önemli yazarlarından Vigdis Hjorth’un yakınlığın ve yakınların açtığı yaraların kökenine indiği, aileye rağmen sağ kalma çabasını gerçeklere dayalı bir travma hikâyesiyle anlattığı romanı Miras’a dair Hjorth’un cevapları ışığında bir inceleme.
Dünyaca ünlü “Harry Potter” serisinin yazarı J. K. Rowling’in on yıl kadar önce kendi çocukları için kaleme aldığı ancak daha sonra tavan arasına kaldırdığı, karantina döneminde çocuklar okusun diye gün yüzüne çıkardığı kitabı Ickabog üzerine bir inceleme.
Natalie Babbitt’in çocuk edebiyatının unutulmaz klasiklerinden sayılan, hayatın gerçeği ölümü tersine çevirip ölümsüzlük üzerinden anlattığı kitabı Ölümsüz Aile üzerine bir yazı.
İngiliz yazar Jonty Howley’nin duyguların ifade edilmesinin önemini ve ağlamanın erkekler için utanılacak ya da bastırılacak bir duygu durumu olmadığını anlatırken kalıplaşmış toplumsal cinsiyet yargılarını da kıran kitabı Erkek Adam Ağlar üzerine bir inceleme.
David Oimet’in her şeyin çok büyük ve çok gürültülü olduğu, mekanik ve sanayileşmiş bir dünyada, görünmediği ve sesini duyuramadığı için sessizliği tercih etmiş bir çocuğun hikâyesini anlattığı kitabı Suspus üzerine bir inceleme.
Rus edebiyatının yaşayan efsanesi olarak görülen, kaleme aldığı eserlerle fantastik gerçekçilik türüne kendine has örnekler veren Lyudmila Petruşevskaya’nın hayatı ekseninde gelişen edebiyatına ve öykülerinden oluşan Evler, Cinler, Perdeler kitabına bir bakış.