13 Mart’ta Mubi’de görücüye çıkan Seni Buldum Ya!; bilgisayar kameralarıyla çekilmiş olması, oyuncuların sürekli farklı mekânlarda bulunuyor olması ve elbette Reha Erdem imzası taşıyor olmasıyla merak ediliyordu. Film, modern sinemanın en kuvvetli silahlarından olan sinematografiyi temele indirgeyerek, gücünü tamamen karakter etkileşimlerinden alıyor.
39. İstanbul Film Festivali çevrim içi seçkisinin beşinci filmi 5 Kusursuz Sayıdır, 19 Mayıs itibariyle gösterime açıldı. Bizzat çizeri tarafından beyaz perdeye uyarlanan bir çizgi roman olan 5 Kusursuz Sayıdır; oğlunu kaybetmiş bir ağır abinin, nostaljik bir rüzgâr eşliğinde yürüdüğü Napoli sokaklarında İtalyan mafyalarından intikamını çizgi romanvari estetiğiyle anlatıyor.
Uluslararası arenada pek çok ödüle lâyık görülen Sibel, cinsiyet eşitsizliği gibi evrensel bir konuyu en küçük birimde gözlemimize sunan bir “dik duruş” filmi. Ülkemizde 22 Şubat’ta vizyona girmiş olan film, hikâyesindeki tartışmaya açtığı konularla ve özellikle Damla Sönmez’in başarılı oyunculuğuyla değerli bir eser.
İki köylü aşığın, şehirde hayatta kalma mücadelesini gerçekçi bir anlatı ve minimalist bir sinematografiyle anlatan Kazak yönetmen Adilkhan Yerzhanov, The Gentle Indifference of the World’te (Dünyanın Nazik Kayıtsızlığı) çeşitli zıtlıklara, yozlaşmış topluma ve korunmaya çalışılan saf duygulara dokunuyor.
Ankara Film Festivali’nden En İyi Senaryo Ödülü’yle dönen Martı, köylü ve kentli iki çiftin izole bir ortamda birlikte geçirdikleri birkaç haftalık süreyi anlatıyor. Gösterdiği köylü-kentli, hayal-gerçek, etik-etik olmayan gibi zıtlıklardan güç alan Martı, televizyon dünyasında yetişen Erkan Tunç’un yazıp yönettiği bir ilk film.
The Artist’iyle iyi bilinen Fransız yönetmen Michel Hazanavicius’ın yeni filmi Le Redoutable, ülkemizde Godard ve Ben ismiyle sinemalarda. Film, Fransız Yeni Dalga Akımı’nın şahsına münhasır isimlerinden Jean-Luc Godard’ın 1967’den ‘70lerin başına kadar olan hayatını, o dönemki hayat arkadaşı Anne Wiazemsky’nin gözünden anlatıyor.