"Filtresiz": Şener Özmen’in birbirini konuşturan tahtlar aracılığıyla, ilk kez mekan kurduğu bir sergi. İçinde dolaşılabilir, oturulabilir, uzanılabilir bu yer; kendi hayat tecrübelerimiz içinde filtreli ve filtresiz alanlar eşliğinde tarihsel, kültürel ve siyasal olanla karşılaşarak/yüzleşerek düşünmemizi öneriyor.
Kemerler, heykel bedenler ve onların dev gölgeleri, uzaktan geçen bir lokomotif, bir yelkenli, havuzlar ve çeşmeler tabii Floransa Meydanı... Tüm bunlar, sanatçının yaratıcı gücünün tarih, felsefe, mitoloji ve kendi belleği ile birleştiği muamma atmosferleridir. Ve meydanlar, onun resimlerinde tüm görkemi ve heybetiyle iktidarın dev gölgesinin de yaşam alanıdır.
Kilit Taşı, sanatçıların türlü meseleleri biçim içerik ilişkisinde kurdukları zamansallık ve mekânsallıkta; belleğin atölyeden uzama yayılan biçimlerine odaklanıyor.
ZERO’nun geri sayımla ulaştığı gelecek; yırtıklar, yarıklar, çiviler, titreşimler, pigmentler, ışık ve ses gibi alışılmadık ve şaşırtıcı malzeme ve jestlerle dünü şimdide gösteriyordu. ZERO’nun yarattığı sıfır noktası kıtalararası sürecek bir özgürlüğün cesaretli başlangıcıydı. Elbette Dada’ya göz kırparak.
Alberto Giacometti’nin üretiminde doğa –insan ve şeyler- yontularına malzemedir. Buna karşılık doğa asla öykünülmesi gereken bir usta değildir. Heykelleri, doğa karşısında özerklikle donanmıştır ve Giacometti verili olanın hepsini, onları tekrarlarcasına bir kez daha yontusuna dahil etmez. Mümkün olan en azla, bazen sadece bir çizgi, bazen de küçük temaslarla eserini sonlandırır. “Dış dünyada verili olarak her şeyi katmaz ve bunu, bunları zaten verilmiş olarak bulduğu için yapmaz...” Hegel’den Giacometti’ye...