“Müzik Müzisyenin Motivasyonudur”

2009 yılından beri müzik listelerinde oldukça hareketli şarkılarıyla yer alan Caro Emerald, günümüz cazının fenomenlerinden birine dönüştü. 2017’nin sonunda Metropole Orkest iş birliğiyle MO x Caro Emerald EP’sini yayımlayan müzisyen, Electro Swing’in önde gelen isimleri arasında yerini koruyor. Emprovize adımlarla süslediği vokalinin yanı sıra, sahne stiliyle de sofistike ve zamansız bir ikona dönüşme yolunda ilerleyen Caro Emerald, 25. İstanbul Caz Festivali’ndeki performansı için kaçırılmaması gereken özel bir konser olduğunu belirtiyor.

Son EP’niz Emerald Islands’ı 2017'de çıkardınız ve ardından The Metropole Orkest iş birliğiyle MO x Caro Emerald EP’nizi tamamladınız. Albümlerin yaratım sürecinden bahsedebilir misiniz?

Emerald Islands’ın üstünde uzun süredir çalışıyordum. Yeni bir şeyler denemek istiyordum, yaklaşık iki yıl boyunca fikir edinmek adına araştırma yaptım ve insanların fikirlerini aldım. Albümdeki şarkıların sözlerini gezerken yahut turnede olduğum zamanlarda oluşturdum. Albümün janrı egzotik bir tarza sahip ama aslında 19. yy müziğinden 60’ların janrlarına kadar geniş bir aralığı var. Bir şekilde albümde yer alan müziklere fantezi müzikler diyebiliriz. Ama zaten bildik tonlarda müzik yapmamak adına birçok farklı melodiyi, tarzı, albümü veya enstrümanı dahil etmeniz veya araştırmanız gerekiyor. Farklı bir işi ancak o şekilde ortaya koyabiliyorsunuz. Bir de Caro Emerald Island Tour kapsamında yaptığımız şovların da çok fazla katkısı oldu. Albüm ve konserler birbirlerini çok desteklediler. Mesela albümden sonra sahnede bir perküsyonist olması gerekiyordu çünkü egzotik türde bir çalışma yapıyorsanız organik bazlı enstrümanlara ihtiyacınız olduğunu fark ediyorsunuz. Oraya bir perküstyonist ekleyince şarkı da bambaşka bir hâl aldı. Bu yüzden ben Caro Emerald’ın adasına yani dünyasına dalmaktan çok keyif aldım çünkü hem oldukça neşeli ve dinamik bir sahne şovu oluştu hem de zamanla şarkılar daha da eğlenceli bir hâle geldi.

​MO x Caro Emerald, albümünü de Noel Bayram’ı için kaydetmiştik. Bu çalışmanın bir parçası olmak benim için çok değerliydi ve de geçirdiğim her dakika çok kıymetliydi. Çünkü proje sırasında hamileydim ve ikinci kızımın doğumu da bu sırada gerçekleşti

Tebrik ederim!

Teşekkür ederim (gülüyor). Tekrar Metropol Orkest ile bir araya gelip projeye devam ettiğimizde müzik partnerim hazır Metropol Orkest ile böyle bir çalışma hâlindeyken, Noel için biraz daha özel şarkılar kaydetmemi önerdi. Onun üzerine oldukça özel ve biricik şarkılar hazırlamaya başladık. Öte yandan bir müzisyen olarak Metropol Orkest ile çalışmak da harika bir fırsat çünkü filmlere de müzik yapan oldukça profesyonel bir orkestra olduğu için 60’ların havasını çok iyi bir biçimde yakaladılar. Böylece müzikal açıdan da kaliteli müzikler ortaya çıkarabildik.

Back It Up ve A Night Like This oldukça popüler şarkılar. Bu şarkılarda dans etmemek neredeyse imkânsız. Neden bu şarkılara kapılmamak imkânsız ve de etkileyici?

Ne yani Noel için yaptığım albümün bir önemi yok mu? (gülüyor) Şaka bir yana sanırım kolektif çalışmaya daima inandığım için o kolektifin güzel enerjisinden böyle şarkılar ortaya çıkıyor diyebilirim. Bunda söz yazarımın, prodüktörümün ve tüm ekibimin payı var. Çünkü her şeyden önce bir ekibiz ve buna gerçekten hem bağlıyız hem de inanıyoruz. Çünkü herkes daima küçük de olsa bir parça getirdi ve bütünü tamamladı. Ama dediğin gibi Back It Up gerçekten dans etmemenin imkânsız olduğu bir şarkı. Birçok elementin ve janrın birleşiminden oluşuyor. İnsanların da yorumlarından anlıyorum ki; tanıdık, taze, eğlenceli ve samimi bir şarkı olduğundan onları hemen yakalıyor ve bence bu yüzden de seviliyor. Sözleri de öte yandan eğlenceli olan bir şarkı bu da bir diğer etmen olabilir. Şarkının söz yazarı Vincent Degiorgio’nun gerçekten çok özel bir yeteneği var. Tüm Caro Emerald tarzını inşa eden kişidir aynı zamanda. Bu yüzden onunla çalıştığım için de minnettarım. 

Canlı sahne performanslarınız da gerçekten temposu hiç düşmeyen şovlar hâlinde. Motivasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz?

Motivasyon mu? Sanırım buna ihtiyacım yok (gülüyor). Elbette motivasyonunuz zaman zaman düşebiliyor ama zaten müzik müzisyenin motivasyonudur. Bazen canınız istemeyebilir, gününüzde değilsinizdir, tüm gün bir yerlerde oturup kalmışsınızdır ve akşam konser vardır üstelik inatla enerjiniz bir türlü yükselmez. Makyaja girersiniz, sahne arkasında beklersiniz ancak müzik başladığında bir anda tüm enerjiniz değişir. İşte o zaman en büyük motivasyonunuz başlar.

Müziğinizde birçok farklı tür var. Siz kendi müziğini nasıl tanımlıyorsunuz

Aslında temel olarak pop tabanlı bir müzik yapıyorum ancak ritim kısımları birçok janrdan oluşabiliyor. Bir yandan da fazlasıyla sinematik ve de ambient bir müzik türü ama genel olarak pop müzik yapıyorum demem daha doğru olur. 

Size neler ilham veriyor? Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz?

Çok fazla şey bana ilham veriyor. Müzikler, olaylar, internette baktığım bir fotoğraf yahut alakasız bir şey de olabilir. Çünkü insan her şeyden etkilenebiliyor ve bir anda aklına inanılmaz şeyler gelebiliyor. Elbette izlediğim bir film ya da dinlediğim bir şarkı da ipucu verebiliyor. Farklı türlerdeki müzikler arasında gezinmek ve eski kayıtları dinlemek de fazlasıyla yardımcı oluyor. Tabii benim daha çok ilgilendiğim kısım vokal sesler. Şarkı söyleyen kişinin nasıl bir tonlamada ve ne kadar etkileyici bir ses tonuna sahip olduğu dikkat ettiğim bir kısım. Shirley Bassey ve Dusty Springfield bahsettiğim vokal sesler açısından önemli müzisyenlerdir. Oldukça farklı ve günümüzden bir örnek vokal söylemek gerekirse de Lily Allen diyebilirim. Çünkü tarzı diğer müzisyenlere hiç benzemiyor ve sesindeki ton ve sözlerin uyumu oldukça ahenkli. Bu yüzden Lily Allen’ın bana ilham verdiğini söyleyebilirim. 

Müzik videolarınız hem modern hem de nostaljik. Müzik videolarınızı oluştururken nasıl bir çalışma süreci geçiriyorsunuz?

Öncelikle aklımıza gelen fikirlerden yola çıkıyoruz. Yani önce bir fikir geliyor ve bunun üstüne gidelim diyoruz. Zaten prodüktörüm David Schreurs da daima fikirlerle gelir. Sonra bu fikirleri en iyi işleyecek olan, işinin en iyisi insanları bulmaya çalışıyoruz. İşin sırrı aslında detaylarda. Detaylara odaklandığınızda güzel işler çıkıyor. Bazen koşullar da ilginç durumlar ortaya çıkarabiliyor. Mesela The Ghost Of You şarkısı için yaptığımız son video klipte hamileydim. Ve klibi headshot (vesikalık fotoğraf seviyesinde) çekmek durumundaydık çünkü karnım görünsün istemiyorduk. Bununla uğraşırken beni yağlı boya çerçevelerine dönüştüren bir sürü portreli bir video klip ortaya çıktı. Zaten klip de hayaletler hakkındaydı, portre konseptine de uyuyordu ve oldukça da beğenildi. 

12 Temmuz’da 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında Zorlu PSM Ana Tiyatro’da sahne alacaksınız. Bize yaklaşan bu konser hakkında ne söylemek istersiniz?

Kesinlikle herkesin gelmesini tavsiye ediyorum çünkü bu zamana kadarki en eğlenceli ve hareketli konserlerden biri olacak. Gruptan yedi kişi bize dahil olacak ve her biri başka bir enstrümanla konsere eşlik edecek. Biliyorsunuz benim her bir şarkım başka bir enstrümanla çalınan farklı şarkılar ve ekipteki yedi kişi farklı enstrümanlar da çalabildiğinden değişik, sürprizli ve eğlenceli bir konser olacak. Öte yandan hem akustik hem de elektronik tabanlı fazlaca dinamik bir konser sizi bekliyor olacak. Bu özel gecede gerçekten çılgın bir parti gerçekleştirebileceğimizi söyleyebilirim. 

Gelecek projeleriniz arasında neler var? 

Tur bitiminde ekiple birlikte stüdyoya kapanıp yeni şarkılar ve yeni sahne şovları üzerinde çalışacağız. Bir de 27 Haziran’da Londra’daki Quincy Jones 85th Birthday etkinliği kapsamında bir konser vereceğiz. Sonrası ise kocaman bir sürpriz.