Hayallerinden Asla Vazgeçmeyen Çocuklar

“Onlar hayallerinin peşinden koşan çocuklardı. Asla vazgeçmediler. Ta ki hayalleri gerçek olana dek.” Bu alıntı geçtiğimiz hafta Doğan Egmont tarafından yayımlanan “Bir Devrin Çocukları” serisinden. Çağdaş çocuk edebiyatının sevilen kalemlerinden Sevil Köybaşı imzalı seri, şöhreti sadece Türkiye ile sınırlı kalmayıp tüm dünyada iz bırakmış dört büyük ismin çocukluk zamanlarının macerasını anlatıyor: Afife Jale, Yaşar Kemal, Halide Edip Adıvar ve Ara Güler.

Yaşadıkları döneme öncülük etmekle kalmayıp, aynı zamanda kendi devrinde çığır açmayı da başaran bu birbirinden kıymetli dört ismin çocukluklarına uzanan seri, şimdinin çocuklarının hayata bakışında da yeni kapılar açar nitelikte. Dilediklerinden, düşlediklerinden ve inandıklarından asla vazgeçmeyen bu çocukların bir gün yetişkin olduklarında nasıl birer kahramana dönüştüklerini anlatan seri, kahraman olmak için süper güçlere ihtiyacınız yok diyor. Şebnem Aydın Gündüz’ün çizimleri ile renklenen seride her biri birbirinden yetenekli bu dört efsanenin alanının ilk akla gelen isimlere dönüşmeden evvel, buraya nasıl geldiğini görüyoruz. 

Tiyatroya tutkun küçük kız Afife’nin dedesiyle izlediği tiyatro oyunları ile kalbine düşen tiyatro sevgisi, kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu o yıllarda beraberinde pek çok mücadeleyi de getiriyor şüphesiz. Ama çocukluğundan beri hep kararlı, hep tutkulu Afife düşlerinin önüne hiçbir şeyin geçmesine izin vermeyip Afife Jale ismini tarihe yazdırıyor. Çünkü, “Tiyatro varsa ben de varım” diyen Afife, her ne kadar büyüse de içindeki “dedesinin sözünden çıkmayan o küçük kız çocuğu”nu yitirmemiştir, çalışmış ve yılmamıştır.

Serinin bir diğer kadın kahramanı Halide Edip Adıvar ise sadece iyi bir edebiyatçı olmanın ötesinde Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadele döneminde üstlendiği öncü rol ile de halk kahramanına dönüşmüş bir isim. Çocukluğu anneannesi ve dedesinin yanında geçen Halide okumaya ve öğrenmeye meraklı bir kız çocuğu iken kitaplarla çevrili bir dünyada büyür. Bu yüzden de bir an evvel okumayı öğrenip hayran hayran baktığı kitaplar dünyasına dalmak için sabırsızlanır. Halide Edip Adıvar’ın okul aşkı ile yanıp tutuştuğu altı yaşını anlatan kitap, sonradan yazdığı onlarca kitap ile edebiyata önemli katkılar sunan bu ismi daha iyi tanımamıza da yardımcı oluyor. 

Çukurova’nın bir köyünde dünyaya gelen Yaşar Kemal’in bu küçücük coğrafyadan oranın ona öğrettiklerini de heybesine yükleyip büyük bir yazara dönüşeceği aslında o zamandan belliymiş. Kendisi için söylenen “Yaşar Kemal’in büyüklüğü, çocukluğundadır” sözü bu yüzden de çok doğru belki de. Bir gün köylerine gelen bir çerçinin elinde gördüğü defter kalem ile hayatı değişen küçük Kemal, hep daha güzel yazmak hayaline sadık kalarak ismini tüm dünyaya duyurmayı başarır.

Soruları bitmek bilmeyen, meraklı mı meraklı, keşfetme arzusu ile yanıp tutuşan Ara’nın gitmeyi çok sevdiği fotoğrafçıda sorduğu sorular da tükenmek bilmez. Öyle ki Ara bununla da yetinmez, radyonun nasıl çalıştığını merak edip parçalarını söker, babasının hediye ettiği film makinesi ile evde film akşamları düzenler. Derken kendini bu denli heyecanlandıran bu tutkusunun peşinde geleceğini de çizer. Çok sevdiği İstanbul sokaklarını ve insanları seyrederken bunların fotoğraflarını da çekip ölümsüzleştirmeye karar verir. Günün sonunda kendisi de ölümsüzler arasındaki yerini alır ve Ara Güler olur.

Köybaşı’nın birbirinden kıymetli bu isimleri buluşturan “Bir Devrin Çocukları” serisi hayallerine sınır koymamayı ve istedikten sonra elde edilemeyecek başarı olmadığını çocuklara yine onların gözünden anlatıyor. Hem kendi devrinin çok ilerisinde insanlarla tanışmak hem de onlar gibi inanmaktan vazgeçmemek için okunması gereken bu seri, eğlenceli olduğu kadar ilham verici.